Şunun için etiket arşivi: Çocuk

5976_2

Bir çocuk kendi kararlarını almak için sürekli başkalarından destek istiyorsa aslında yapabileceği şeyler için ailesine bağlı kalıyorsa bağımlılık söz konusudur.

Çok küçük çocuklar için bağımlılık normal, hatta sağlıklı bir durumdur. Fakat okul çağına geldiğinde bu durumun devam ediyor olması sorunlara neden olur.

NEDENLER:
Bağımlılık asla tek bir olay nedeniyle ortaya çıkmaz, yıllarca süren bir davranıştır ve birçok nedeni olabilir.

· Her zaman bir problemi ondan daha iyi çözen ya da bir duruma ondan iyi yaklaşan başkalarının olduğu öğretilerek bağımlılık yaratılabilir.

· Bağımlılık bazı çocuklar için daha güçlü hissetme yada ilgi çekmenin bir yoludur. Çocuğun “bana yardım edin, beni koruyun” mesajları daha fazla korunma ihtiyacın göstergesidir. Özellikle koruyucu tutuma sahip ailelerde çocuğun herhangi bir başarısızlığı çocuğun korunmaya ihtiyacı var gibi algılanır. Çocuğa ait bütün görev ve sorumluluklar “o yanlış bir şey yapar” anne ve babalar tarafından üstlenilmesi bağımlılık yaratabilir.

· Çocuklarına yeterince zaman ayıramadıkları için suçluluk duyan, çalışan anne babaların bu durumu telafi etmek isterken çocuklarının üzerine çok düşmeleri.

· Çocuklarına sınır çizmekte sorun yaşayan ve aşırı serbest bırakması olan tutumu bağımlılık nedenidir.

BELİRTİLER :
Aşağıdaki davranışlardan çoğunu uzun zamandır çocuğunuzda gözlüyorsanız bağımlılık problemi olma olasılığından söz edilebilir:

· Teneffüste diğer çocuklarla oynamak yerine onları izlemeyi yada öğretmeni ile oturmayı tercih ediyorsa

· Öğretmenden sürekli yönlendirme, onay ve kabul bekliyorsa,

· Öğretmeni yanında oturup her adımda yardım etmedikçe sınıf içinde etkinliğe katılmıyorsa,

· Sınıf arkadaşlarıyla işbirliği yapmaktan kaçıyorsa,

· Okula gitmek istemiyorsa, okul dışı etkinliklere katılmayıp, sürekli evde olmak istiyorsa,

· Yaşıtı çocuklarla karşılıklı bir arkadaşlık kurmayıp, bir iki iyi arkadaşa bağımlıysa,

· Anne babası yardım etmek için hazır olana kadar ödevlerini yapmayıp bekliyorsa,

· Topluluk içindeyken yetişkinlerden ayrılmak istemiyorsa

· Anne ve babası yanında olmadan başka bir yerde kalmak istemiyorsa,

· Anne babası yanında olmadığında huysuzlaşıyorsa

· Anne ve babası yokken bağımlılığını büyük kardeşe yada ona yakın olan birine yöneltiyorsa (büyük anne, büyük baba)

ÖNERİLER:
· Çocuğu sosyal ortamlara alıştırmak, bazen yalnız bırakmak, ufak ayrılıklar yaşatmak erken dönemde alınması gereken önlemlerdir

· Bağımlı davranışlar genellikle koruyucu anne tutumlarından kaynaklandığında anne babalar tutumlarını gözden geçirmelidir

· Çocuk kendi giyinirse ters giyer, ayrı yatakta yatarsa üstünü açar, ödevini kendi başına yaparsa yanlış yapar diye düşünerek anne babaya sürekli ihtiyaç getirmekten kaçınmalıdır. Çocuğun kendi işlerini kendi başına yapmasına fırsat verilmelidir

· Hem evde hem okulda çocuğa daha bağımsız olmasını öğretirken

Beklediğiniz davranışı açıkça ifade edin ve bunları yapmadığında ortaya
sonuçları anlatın:

ÖRNEĞİN:
· Çocuk okula giderken saati nasıl kuracağını öğrenmek zorundadır, zamanında hazırlanmazsa okul servisini kaçıracağını bilmelidir.

· Okuldan getireceği eşya ve ödevlerini koyacağı özel bir yer hazırlayın. Önce kendi ödevi ya da okuma kitabını bulmak ana babanın işi değildir.

· Ev ödevlerin küçük bölümlere ayırarak çalışmasını sağlayın. Eğer gerekli çalışmalar küçük parçalar halinde sunulursa, bağımsız çalışma ve başarı daha çok gerçekleşir.

· Bir kâğıt ve silinebilir bir tahta üzerine haftalık bir tablo yapın, çocuğunuzun uygun yapmasını istediğiniz davranışları tek tek yazın ve her gün için yaptıklarının işaretlemesini isteyin. Bağımsız olarak yaptığı davranışların sonunda onu ödüllendirin.

· Çocuğunuzun yapabileceği ve yapması gereken işlere müdahale etmemeniz konusunda kararlı olun. Her insan gibi yeni bir beceriyi öğrenirken çocuğu korumaya çalışmadan çabasını takdir edin.

· Çabası için verdiğiniz ödüller, başarısı için verdiklerinizden daha sık olsun.

Her gün ismini ve yaşını bilmediğimiz çocuklar aile bireyleri tarafından fiziksel, cinsel ya da duygusal ihmal veya istismara uğruyor. Medya aracılığı ile duyduklarınızdan, gördüklerinizden başka nice içe atılmış öyküler, sessiz çığlıklar, kabus dolu günler yaşanıyor.
Bütün bu gerçeklerle kaçarak değil, bilgilenerek ve etrafımızı doğru bilgi ile buluşturarak savaşabiliriz. Çocuklarımızı korumanın tek yolu eğitim.

CHILD-ABDUCTION-388

Çocuğuma cinsel bilgiler verirken nelere dikkat etmeliyim?
Çocuklarınıza cinsel eğitim verirken ya da onun sorduğu bir soruyu cevaplarken,
o Çocuktan talep geldiği zaman veya ana-baba gereksinim duyulduğunu hissettiği zaman verilen bilgi en uygunudur. 3 yaşından itibaren doğru bilgi ile çocuk buluşmalıdır.
o Çocuğun gelişim dönemine uygun bilgilendirme yapılmalıdır. Yaşından fazla bilgi çocukta kafa karışıklığı yapabilir.
o Kısa, gerçek ve net cevaplar vermelisiniz.
o Yetişkinin beden dili, konuşulanların içeriğinden ve kullanılan dilden daha önemlidir. Bu nedenle konuşurken yüz ifadenize, ses tonunuza dikkat etmelisiniz.
o Bilgi veren yetişkinle özdeşim, duygusal olgunluğu kolaylaştırdığı için kız çocuğuna annenin, erkek çocuğuna ise babanın bilgi vermesi daha doğaldır.
o Gebelik ve doğumla ilgili bilgilendirmede, acılar ve sıkıntılar değil anne olmanın güzelliği anlatılmalıdır.
o Cinsel organlar çeşitli adlandırmalar ile değil “vajina”, “penis” , “testis”, “meme” gibi bilimsel adları ile öğretilmelidir.
o Erkek çocuğa, penise sahip olmanın bir üstünlük olmadığı yetişkinlerin bu organa odaklanmayıp doğal olarak algılamalarıyla öğretilebilir.
o Çocuğun ana-babasının vücudunu görmek ister. Bunu doğal olarak kabul etmek gerekir. Çocuk ne kadar küçük yaşta anne baba farkını görürse o kadar az soru sorma ihtiyacı hisseder.
o Reddetme ve azarlama tepkileri gösterilmemelidir. Çocuk kendini suçlu hissetmemelidir.
o 3-4 yaşından sonra cinsiyete uygun olarak giydirme ve rol beklentileri geliştirme, oyuncak seçimi, cinsel kimliğe uygun ebeveyn ile iletişim önem kazanır.
o Çocuğa cinsel organını keşfederken, bunu herkesin önünde uygun olmadığı anlatılmalıdır. Çocuğa vücuduna sahip çıkabileceği, başkalarının dokunma isteğine hayır diye cevap vereceği anlatılmalıdır.
o Özellikle de çocuğa kendisinden büyük kişilerin cinsel organına dokunmasının uygun olmadığı anlatılmalıdır.
o Cinsel istismara (saldırı, tecavüz, vb.) uğradığında hemen kendisini anlayabilecek, destek ve yardımcı olabilecek bir yakını ile bu durumu paylaşmalıdır.

Çocuklarda kaygı bozuklukları
Özellikle 0-2 yaş döneminde (Anne ve babadan günler.)
Hepimiz hayata bazı kaygı temelleriyle adım atarız. “Sağlıklı kaygı” denilen kaygı türü tehlikelerden korunmak adına bize sorun olmak yerine faydalı ve gerekli bir durumdur. Ancak özellikle çocukların kaygı eşikleri düşük olmakla beraber pek çok etmenden çok kolay kaygılanıp korkabilmektedirler.
Hayal gücünün ve dil gelişiminin oldukça hızlı ve yeterli olduğu dört yaş civarlarına minikler gölgelerden, seslerden, yabancılardan, hayali varlıklardan korkmaya başlarlar.
Kaygı düzeyini arttırabilecek ve çocuğun yaşamını zorlaştırabilecek bazı etmenler vardır.
Anne-babanın kaygı düzeyinin yüksek olması:
Eğer durmadan çocuğunuza bir zarar geleceğinden, mikrop kapacağından korkuyor, ona aşırı müdahale edip gereğinden fazla korumaya çalışıyorsanız çocuğunuz bu hayatta başının dertte olduğuna inanır ve siz olmadan hareket dahi edemeyen kaygılı bir çocuğa dönüşür. Bağımlılık, obsesiflik ve aşırı kaygılı olma durumu bulaşıcıdır ve sizden çocuğunuza geçer.
Ani ses yükselmesi:
Pek çok kekemelik, tırnak yeme, alt ıslata gibi kaygı bazlı sorunların başlangıcı ya da arttırıcı unsuru olarak ev içi sözel-fiziksel şiddet öne çıkmaktadır. Çocuğunuzu uyarmak için dahi aniden ses yükseltmemelisiniz. Tutarlı ve kararlı bir ses tonu bağırmaktan daha etkili ve zararsızdır.
Çocuğu korkutmak:
“Bak amca sana iğne yapacak, kızacak. Yemeğini bitirmezsen kediler yiyecek. Öcüler geliyor.” gibi kısa süreli işe yarayan cümleler uzun vadede çocukta hasar bırakır. Otorite korkusu, özgüven eksikliği, gece korkuları da bu tür ifadelerle artar.

Tehdit etmek:
“Bıktım, seni bırakırım, senin annen olmam, hasta olurum” gibi cümlelerle çocuğun davranışını ona göstermeye çalışmak hiçbir işe yaramaz. Aksine davranışı geri planda kalır çünkü o çoktan sizi kaybedeceğinden korkmaya başlamıştır bile… Ayrılık kaygısı, terk edilme korkusu da okula gitmeme, anneden bir adım bile ayrılmama gibi yoğun kaygıları doğurabilir.
Anne-babadan sık ve fazla ayrı kalma:
Özellikle 0-2 yaş döneminde anne ve babadan günlerce ayrı kalmak ve bunun sıkça tekrarlanması çocuğun, güven objesine ve genele yayarak hayata güven duymasını engeller. Sürekli olarak yalnız bırakıldığına ve bırakılacağına inanır.
Çocuklarımızın kaygı düzeyini arttırmamak adına onların bireyselleşmelerini desteklemeliyiz. Küçük yaşlardan itibaren sorumluluklar vererek, aşırı korumadan, farklı ortamlara sokarak, hayatı tanımasını sağlayarak, psikolojik olarak iyi bir temel oluşturmalıyız.
Mutlu günler diliyorum.

gyksu_telmay_1
Psiko Yorum
Göksu Telmac

Çoğunlukla boşanma problemleri aile bütünlüğünün bozulmasına ve değişmesine neden olmaktadır. Çocuk için anne ve babasının boşanması kaygı içeren bir durum olmaktadır. Bu kaygının üzerine eğer anne ve babada da meydana gelen olumsuz düşünceler, duygu veya düşünceleri de eklenince çocuk daha fazla panik yaşamaktadır. Ayrıca çocuğun duygusal, sosyal gelişimlerini de büyük ölçüde etkilemektedir. Anne ve babanın arasında yaşadıkları pek çok problemden dolayı çocuk büyük endişe duyduğu gibi acaba ben ne olacağım sorusu daha çok kaygı duymasına neden olacaktır.

Çocuk genel olarak anne ve babasının bu davranışına pek anlam veremez.
Derslerini de çok kötü derecede etkilemektedir. Genellikle çocuğun aklı sürekli anne ve babasında olduğu için kendini derse istediği gibi veremez.

Çocuğun boşanma aşamasındaki sorunu ile tek başına mücadele etme durumu arkadaşları ile ilişkilerinin bozulmasına sebep olmaktadır. Ayrıca anne ve babasının boşanma problemi yalnızca kendi başına geldiğini düşünmektedir.

Çocukta büyük derecede duygusal çöküntüler ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle anne veya baba çocuğunun bu durumunu fark ettiği zaman psikologa başvurmaktadır. Tabii ki psikolog daha çok çocuğun duygu ve düşüncelerinin üzerinde çalışır.
Ama aslında üzerinde durulması gereken konu anne ve babanın tutumudur. Bu nedenle pek çok çocuk anne ve babasının boşanma aşamasında psikolojik olarak çok etkilenmektedir. Bazı zamanlar çocuk anne babasının boşanma aşamasında iken psikolojik olarak dışa vurduğu bazı olumsuz davranışları vardır. Örneğin; aşırı hırçınlık ve saldırgan davranışları ortaya çıkmaktadır.

bosanma_davalarinda_dusus_2 Genel olarak duygu ve düşüncelerini başka biri ile paylaşamadığı için bu davranışlar ile dışa vurmaktadır. Çocuk özellikle söylenen hiçbir şeyi yapmaz ve anne babasından intikam almak için her türlü konuda sorunlar çıkarmaya başlar.

Bebeğinizin Zekasını Nasıl Geliştirebilirsiniz:

Genel olarak bebeklerin zekâ gelişimlerini desteklemek 0-1 yaşı arasında büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle uzmanlara göre bu dönemde bebeğin zekâ gelişimine destek için anne ve babaya büyük rol düşmektedir. Özellikle ebeveynin bebeği ile konuşması, onu güldürmesi, şarkılar söylemesi, onun için kitap okuması; çoğunlukla bebeğin öğrenme becerisinde ve gelişimi için çok büyük katkı sağlamaktadır.
Anne ve babalara bebeğinizin zekâsını geliştirmek için püf noktalar;
Bebeğiniz ile göz teması kurun: yeni doğmuş bebekler kısa zaman içersinde yüzleri birbirinden ayırt ederler ve annenin yüzünü bebek için çok önemlidir. Bebeğin anneye her bakışında belleği biraz daha oluşmaya devam eder.
Bebeğiniz ile uzun konuşmalar yapın: annenin bebeğin karşısında konuşması yalnızca alabileceğiniz boş bir bakıştır. Ancak konuşmalarınıza mutlaka kısa aralar verin, bebek annenin konuşma ritmini anlamaya başlar. Artık bebeğin anne konuşurken bakışları boş olmayacaktır.
Bebeğinize mutlaka anne sütü verin: özellikle anne sütü ile beslenen bebeklerde IQ’ları daha yüksek olduğu bilinmektedir. Anne bebeğini emzirirken onunla konuşmayı, şarkılar söylemeyi ve saçlarını okşamayı kesinlikle ihmal etmemelidir.
Bebeğinize dil çıkarın: son yapılan araştırmalarda özellikle yeni doğan bebekler iki günlük iken çok basit yüz hareketlerini taklit edebildiğini göstermektedir. Bu hareketlerde bebeğin erken problem çözme yeteneğinin oluşmasına yardımcı olmaktadır.
Bebeğinize aynadan kendisini gösterin: ayna karşısında bebeğinizin kendisine bakmasını sağlayın. Bebeğiniz ilk baktığında kendisine değil başka bir bebeğe baktığını düşünebilir ancak kollarını hareket ettirdiğiniz de ve gülümsetmelere de bayılacaktır.
Bebeğinizin ayağını gıdıklayın: genellikle bebeklerdeki espri anlayışının gelişmesini sağlayan ayaklarını gıdıklamak ilk adım olmaktadır. Anne bebeğinin ayak parmaklarından başlayarak çenesine kadar “geliyor “veya” seni yakalayacağım” oyunları oynamayı ihmal etmeyin. Genel olarak bu oyunlar bebeğinizin olabilecekleri tahmin etme becerisini oluşturan ilk adımdır.
Bebeğinize mutlaka şarkı söyleyin: yapılan araştırmalarda bebeğin dinlemiş olduğu müziğin ritmi, matematik öğrenme yetisi ile bağlantılı olduğu ortaya konmaktadır. Anne günlük yaptığı işleri bebeğine müzik eşliğinde anlatmalıdır.
Bebeğinizin bez değiştirme süresini mümkün olduğunca iyi değerlendirin: bebeğin altını oldukça yavaş değiştirin ve rutininizi anlatmak için neler yaptığınızı bebeğinize sakin bir şekilde anlatın.
Bebeğiniz ile Ce-e oyunu oynayın: bebeğiniz ile saklanma ve bulma oyunlarının yardımı ile objelerin önce kaybolup daha sonra geri geleceğini anlamasına yardımcı olur.
Bebeğinize değişik komik suratlar yapın: bebek annenin burnuna dokunduğunda bip sesi çıkarın, kafanıza vurduğunda ise değişik sesler çıkarın ve bu çıkardığınız sesleri 3-4 kez tekrarlayın.
Bebeğin kendi yemeği ile oynamasına izin verin: bebek hazır olduğunda yeni yemek tatlarını elleri ile yemesine izin verin.
Çevredeki her şeyi sayın: bebeğin el ve ayak parmaklarını, hatta oyuncakları bile sayın.images (1)

hiper1

Son çeyrek yüzyılda çocuk eğitimi ve gelişiminde hiperaktivite ve dikkat bozukluğuna bağlı çalışmalar artarak devam etmektedir. Yıllar geçtikçe alandaki bilimsel araştırmalar çeşitlenmektedir.

Yapılan araştırmalarla beraber çok sayıda klinikte dikkat eksikliği görülen çocuklara yönelik eğitim programları uygulanmaktadır. Sevindirici olan çoğunlukla çalışmanın sonucunun olumlu yönde olmasıdır. Buradaki önemli noktalar teşhisin erken konulması, ailenin katılımının sağlanması, uzman kişilerle bilimsel çalışmanın düzenli olarak takip edilmesi, çocukta çoğunlukla örselenmiş olan özgüvenin terapi ile yeniden yapılanması.

 

BELİRTİLERİ

Aşırı hareketlilik

Dikkat eksikliği

Dürtüsellik

 

DAVRANIŞSAL BELİRTİLERİ

– Çoğunlukla çocuğunda kontrol etmekte zorlandığı sürekli bir kıpırtısı vardır.

– Hareket ederken bir motor gibidir. Aniden ve çok hızlı koşmaya başlar, durması gereken yerleri bilemez.

– Oturması istendiğinde otursa da sabit kalmakta zorluk çeker, kısa sürede kalkar.

– Belirli bir konuda sohbet edebilmesi mümkün değildir.

– Zihinsel çaba gerektiren ders dinleme, ders çalışma, okuma ve yazma görevlerini yerine getirmekte zorluk çeker.

– Ödevler yaparken ve sınavlarda dikkatsizce hata yapar.

– Sabırsızdır, sırasını bekleyemez.

– Kendisiyle konuşulurken dinlemiyormuş gibi davranır.

– Sakin, gürültüsüz olmakta güçlük çeker.

– Verilen ikili veya üçlü komutları uygulamakta güçlük çeker.

– Çok konuşur sıksık başkalarının sözünü keser.

– Çoğu zaman sonuçlarını bilmeden tehlikeli işlere girer.

 

Bu özelliklerin birkaçı çocuğunuzda varsa özel eğitim ve terapi alması gerekmektedir. Çalışılan çocuklarda somut bir ilerleme hatta kesin iyileşme görülürken, kendi haline bırakılan çocuklarda takvim yaşı büyüse de gerileme hızla devam eder.

içe kapanık1

İçe kapanık çocuklar, duygu ve düşüncelerini kolaylıkla başkalarıyla paylaşmazlar. Yeni durumlara zor uyum sağlarlar.

Arkadaş edinmede problem yaşarlar, grup oyunlarına katılmaktan zevk almazlar ve genellikle yalnız oynamayı tercih ederler. Güvensizlik hissettiklerinden bu çocukların güven duyguları güçlendirilmelidir. Yeterli ilgi ve sevgi gösterilmelidir. Kendini ifade etmeye özendirilmeleri gerekir. Genellikle bu özellikteki çocuklar, sessiz ve uslu olduklarından toplumca onaylanırlar. Bu durum çocuğun hoşuna gitmekte ve yetişkinlerin beğendiği bu kimliğe daha çok bürünmektedirler.

Son olarak, okul öncesi çağı adı verilen bu dönem, çocuğun en renkli, en hareketli dönemlerinden birisidir. Bu dönemde çocuk hızlı dil gelişimi etkisiyle konuşkan, cıvıl cıvıl, yaşam doludur.

children fight

Çocuklar bir kardeşlerinin olmasını isterler, ancak kardeş doğumu ile de yoğun bir kıskançlık yaşamaya ve anne babaları zorlamaya başlarlar. Önceleri sürekli kardeş isteyen bir çocuğun bu isteği gerçekleştikten sonra neden kardeşini kıskandığı, hatta ona düşman gibi davrandığını anlamak zor olmalı. Oysa bu çocukların süreklilik göstermeyen, değişken olan isteklerini yansıtan, dolayısıyla onların doğasıyla ilgili ipucu veren bir özellikleridir. Bu nedenle çocuk için diğer önemli kararlarda olduğu gibi kardeş isteğinin gerekliliğine de anne ve babanın karar vermesi gerekmektedir. Annenin beden ve ruh sağlığı, ailenin ekonomik gücü, doğacak çocuğun bakımına ilişkin sorumlulukların paylaşılması bu kararı belirleyecektir.

Kardeş kıskançlığına gelince; kıskançlık insanoğlunun en doğal, en evrensel duygularından birisidir. Kıskançlık sevilen kişinin başkasıyla paylaşılmasına katlanamamak olduğuna göre, sevginin bulunduğu her yere girer. Sevgililer arasında belirli bir ölçüyü aşmadığı sürece, sevgi gülünün dikeni sayılır. Ancak bu doğal duygu insanı kemiren bir tutku olmaya başlayınca, sevgiyi gözeten bir duygu olmaktan çıkar, sevgiyi yok eder. Çocuk için en değerli varlık anne olduğuna göre onu başkalarıyla paylaşmak kolay, dayanılır bir duygu değildir. Sevgilisini başkasının kolunda gören bir erkekle, annesini, kucağında “yabancı” bir çocukla gören kardeşin duyguları pek ayrılık göstermez. Anne sevgisini yitirme korkusu, daha yeni bir kardeş geleceğini öğrendiği anda içini sızlatmaya başlar.

Kardeş doğumu bu ve diğer nedenlerle çocuk için zorlayıcı bir yaşam olayıdır. Gebeliğin ve yeni doğan çocuğun annede oluşturduğu bedensel güçlükler ve yorgunluklar, çalışan annenin zamanının önemli bir bölümünü çocuk bakımına ayırması gibi nedenler eve gelen bu yabancı yüzündendir. Gelen çocuğun cinsiyetinin farklı olması, beceriksizliği, yoğun bir ilgi ve bakıma gereksinimi olması onun daha çok sevildiği şeklinde yorumlanmakta ve kıskançlık artmaktadır. Annenin yeni doğan bebekle birlikte oluşacak güçlüklerini hafifletebilmek için çocuğun kreşe verilmesi ya da odasının ayrılması gibi değişiklikler de bu duyguyu artıracak, yeni uyum sorunlarına neden olacaktır.

Çocukla kardeşi arasındaki yaş farkı ne kadar azsa kıskançlık o denli büyük olmaktadır. Henüz anneye gereksinimin sürdüğü 3 yaşından küçük çocuklarda anne ilgisinin azalması sonucu yeni kardeşe tepkisi büyük olacaktır. İkinci ya da üçüncü kardeşi kabullenme daha kolay olmaktadır.

Kardeş kıskançlığı doğal bir duygudur, sevgi ve kıskançlık-nefret ara ara yoğunlaşarak zaman içinde yoğunluğunu kaybeder. Kardeşini sevmek zorunda değildir. Olumsuz duygular anlayışla karşılanmalı ve bu duyguları belirtmesi yüreklendirilmelidir (beni de uğraştırıyor, ara sıra ben de kızıyorum, beceriksizliği yüzünden ona çok zaman harcıyorum, seni sevmediğimi düşünme, eskisi kadar seviyorum, ben de kardeşim doğduğunda kıskanmış, böyle düşünmüştüm). Anne-baba bebeği, çocuğun önünde gösterişli bir biçimde okşayıp sevmekten kaçınmalıdır.

Çocuklar eve gelen yabancıya farklı tutumlar sergileyebilir;

– Sevgi gösterilerinde bulunabilirler (annenin kendisinden tümüyle uzaklaşması için onun yanında yer alır.)

– Abartılı sevgi gösterileri (alttaki duyguları ele veren davranışlarla birliktedir; kardeşinin yanağını okşarken biraz fazla sıkar, ağlatacak ölçüde kucaklar, kaza ile yere düşürür).

– Etkilenmemiş gibi davranma (bebekle ilgili huysuzluklar, hırçınlıklar, tutturmalar, istediği yapılmadığında ağlama, tepinme).