Tekrarlayan Kâbuslar Ve Başa Çıkma Yolları

Bu yazımızda Tekrarlayan Kâbuslar Ve Başa Çıkma Yolları konusunu irdeleyeceğiz. Özellikle çocukluk dönemlerinde ortaya çıkmaya başlayan geçmeyen kâbuslar yetişkinlik dönemlerinde de pek çok kişi için tedirginlik verici hale gelmektedir. Kâbuslarınız ile başa çıkmak biraz zaman alsa da kısa süre içerisinde kurtulmanız da mümkündür. Sizlerde tekrarlayan kâbuslar ve başa çıkma yöntemleri ile kâbus sorunlarınıza çözüm bulabilirsiniz. Peki, tekrarlayan kâbuslar için ne yapılmalıdır?

Tekrarlayan Kâbuslar Ve Başa Çıkma Yolları

Rüyalarınızı Not Edin

Çoğu zaman tekrar eden kâbuslar ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Uyandığınızda kalbinizin çok hızlı bir şekilde attığını fark ederek gözlerini yeniden kapatıp uyumaya dahi korkabilirsiniz. Uykuya dalıp yeniden uyandığınızda rüyalarınızı detaylı olarak hatırlamayabilirsiniz. Oysa rüyalarınızdaki detayların sorunların çözümünde oldukça etkisi olabilmektedir. Kâbus sorunlarınızın üzerine gitmek için sizi hangi olayların tedirgin ettiğini bilmekte fayda vardır. Bu nedenle gördüğünüz kâbusları uyandığınız ilk anda not etmeniz gerekmektedir. Bunu yapabilmek için yatağınızın yanına bir kalem ve kâğıt koyarak rüyalarınızı uyandığınız ilk anda not etmelisiniz.

Tekrarlayan Kâbuslar Ve Başa Çıkma Yolları

Yemek Yeme Şeklinizi Değiştirin

Gece yatmadan önce yemek yemeyi seven biri iseniz yediğiniz yemeklerin sizi rahatsız etmesi sonucu gece olası kabus görme sıklığınız da buna orantılı artabilmektedir. Bu nedenle yatmadan en az 2-3 saat önce yemek yemeyi bırakmış olmanız gece daha rahat uyumanızı sağlayacaktır.

Tekrarlayan Kâbuslar Ve Başa Çıkma Yolları

Olumlu Düşünceler İle Uyuyun

Gece uyuyacağınız zaman aklınıza olumsuz bir şeyler getirmeniz huzursuz uyumanıza neden olacaktır. Bu nedenle gece uyumadan önce olumlu şeyler düşünmeye özen göstermeniz germemektedir. Pozitif düşünceler ile uyuyan kişilerin çok daha rahat bir uyku süreci geçirdiği bilinmektedir. Aynı zamanda uyuyacağınız ortamların da ışık alır olması, ferah olması çok daha rahat bir uyku için gereklidir.

 

Zeki BebeklerBebeğinizin Zekasını Nasıl Geliştirebilirsiniz

Genel olarak bebeklerin zekâ gelişimlerini desteklemek 0-1 yaşı arasında büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle uzmanlara göre bu dönemde bebeğin zekâ gelişimine destek için anne ve babaya büyük rol düşmektedir. Özellikle ebeveynin bebeği ile konuşması, onu güldürmesi, şarkılar söylemesi, onun için kitap okuması; çoğunlukla bebeğin öğrenme becerisinde ve gelişimi için çok büyük katkı sağlamaktadır. Bebeğinizin Zekasını Nasıl Geliştirebilirsiniz?

Anne ve babalara bebeğinizin zekâsını geliştirmek için püf noktalar;
Bebeğiniz ile göz teması kurun: yeni doğmuş bebekler kısa zaman içersinde yüzleri birbirinden ayırt ederler ve annenin yüzünü bebek için çok önemlidir. Bebeğin anneye her bakışında belleği biraz daha oluşmaya devam eder.
Bebeğiniz ile uzun konuşmalar yapın: annenin bebeğin karşısında konuşması yalnızca alabileceğiniz boş bir bakıştır. Ancak konuşmalarınıza mutlaka kısa aralar verin, bebek annenin konuşma ritmini anlamaya başlar. Artık bebeğin anne konuşurken bakışları boş olmayacaktır.

Bebeğinize mutlaka anne sütü verin: özellikle anne sütü ile beslenen bebeklerde IQ’ları daha yüksek olduğu bilinmektedir. Anne bebeğini emzirirken onunla konuşmayı, şarkılar söylemeyi ve saçlarını okşamayı kesinlikle ihmal etmemelidir.

Bebeğinizin Zekasını Nasıl Geliştirebilirsiniz?

Bebeğinize dil çıkarın: son yapılan araştırmalarda özellikle yeni doğan bebekler iki günlük iken çok basit yüz hareketlerini taklit edebildiğini göstermektedir. Bu hareketlerde bebeğin erken problem çözme yeteneğinin oluşmasına yardımcı olmaktadır.

Bebeğinize aynadan kendisini gösterin: ayna karşısında bebeğinizin kendisine bakmasını sağlayın. Bebeğiniz ilk baktığında kendisine değil başka bir bebeğe baktığını düşünebilir ancak kollarını hareket ettirdiğiniz de ve gülümsetmelere de bayılacaktır.

Bebeğinizin ayağını gıdıklayın: genellikle bebeklerdeki espri anlayışının gelişmesini sağlayan ayaklarını gıdıklamak ilk adım olmaktadır. Anne bebeğinin ayak parmaklarından başlayarak çenesine kadar “geliyor “veya” seni yakalayacağım” oyunları oynamayı ihmal etmeyin. Genel olarak bu oyunlar bebeğinizin olabilecekleri tahmin etme becerisini oluşturan ilk adımdır.

Bebeğinize mutlaka şarkı söyleyin: yapılan araştırmalarda bebeğin dinlemiş olduğu müziğin ritmi, matematik öğrenme yetisi ile bağlantılı olduğu ortaya konmaktadır. Anne günlük yaptığı işleri bebeğine müzik eşliğinde anlatmalıdır.

Bebeğinizin bez değiştirme süresini mümkün olduğunca iyi değerlendirin: bebeğin altını oldukça yavaş değiştirin ve rutininizi anlatmak için neler yaptığınızı bebeğinize sakin bir şekilde anlatın.
Bebeğiniz ile Ce-e oyunu oynayın: bebeğiniz ile saklanma ve bulma oyunlarının yardımı ile objelerin önce kaybolup daha sonra geri geleceğini anlamasına yardımcı olur.

Bebeğinize değişik komik suratlar yapın: bebek annenin burnuna dokunduğunda bip sesi çıkarın, kafanıza vurduğunda ise değişik sesler çıkarın ve bu çıkardığınız sesleri 3-4 kez tekrarlayın.
Bebeğin kendi yemeği ile oynamasına izin verin: bebek hazır olduğunda yeni yemek tatlarını elleri ile yemesine izin verin.

Çevredeki her şeyi sayın: bebeğin el ve ayak parmaklarını, hatta oyuncakları bile sayın.

Bebeğinizin Zekasını Nasıl Geliştirebilirsiniz?

dikkat-unlemBu site sağlık hizmeti vermemektedir, kişileri bilgilendirmek ve site sahibi hakkında bilgi vermek amacı ile hazırlanmıştır. Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı veya tedavisinde kullanılmak üzere verilmemiştir. Tanı ve tedaviler mutlaka bir hekim tarafından yapılması gereken işlemlerdir. Site içeriğinin bir şekilde tanı ve tedavi amacıyla kullanımından doğacak sorumluluk ziyaretçiye aittir.

Bu siteyi ziyaret eden kişiler bu uyarıları kabul etmiş sayılırlar.

Tıp bilgileri, kullanılan tanı ve tedavi gereçleri hızlı şekilde değişebilmektedir. Bir bilgi, yöntem veya gereç çok kısa sürede terk edilebilir. Ayrıca tıpta aynı sonucu almaya yönelik olan, farklı teknik ve bilgiler, değişik uygulamalar olabilir. Tanı ve tedavide hekimin kişisel deneyimi, yetenekleri belirleyici bir faktördür. Aynı konu hakkında farklı görüşler olması mümkündür. Bilgiler her gün güncelleştirilemediğinden her bilginin ziyaretçi tarafından kendi hekimine danışılarak kontrol edilmesi gereklidir.

 

Psikiyatri ve Psikoloji Arasındaki Farklar
Günümüzde psikolog ve psikiyatrist arasındaki farkı bilmeyenlerKopyasi GREEK PSI 4

Bir psikolog ile bir psikiyatr arasındaki fark nedir? Bu soru, çok sorulan, çok kafa kurcalayan, birçok kritere dayalı bazı cevapları olan, bir çok bakış açısına göre şekillenen ve yine de çok az kişinin cevaplayabildiği bir sorudur. Esas ayrım, bu ikisinin eğitimlerindeki farka bağlı olsa da çoğu insan bu noktayı gözden kaçırabilmektedir. Bir kişi, bir üniversitenin edebiyat fakültesi içinde yer alan, psikoloji bölümünde dört yıllık lisans eğitimini tamamladıktan sonra diplomasında psikolog ünvanını taşıma hakkı kazanmaktadır. Yüksek lisans programları ile de branşlaşma ve uzmanlaşma şansı her zaman bulunmaktadır. Ancak eğer bu kişi, tıp fakültesini kazanmış ve bitirmişse, uzmanlığını da psikiyatri dalında tamamlamışsa, artık ona bir psikiyatr denmelidir. Bu kişi esasta bir tıp doktorudur; ancak tıpkı kadın doğum, dahiliye, genel cerrahi gibi bir uzmanlık alanı olan psikiyatriyi tercih etmiştir ve ruh sağlığı alanında çalışmaktadır.

Kelime anlamlarına bakarsak, psikoloji, ruh anlamına gelen psişe ve bilim ya da teori anlamına gelen loji kelimelerinin bir birleşimidir ve kısaca ruh bilimi olarak Türkçeleştirilebilmektedir. Psikiyatri ise, yine psişe ve tıbbi tedavi anlamı katan iyatri ekinin oluşturduğu bir kelimedir, psişenin tıbbi tedavisi anlamına gelmektedir. Psikiyatri ve psikolojinin ayrımı kavramsal olarak en temelde eğitim anlamındaki farkla ortaya çıkmakta, kelime anlamları da esasen bu ayrımı desteklemektedir. Çünkü psikologlar gerçekten de tıbbi bir tedavi uygulamamaktadırlar.

Danışanları ile sadece psikoterapi ilişkisi düzeyinde bir işbirliğine girmektedirler. Oysa psikiyatrlar tıp doktorları oldukları için ilaç reçete edebilmekte ya da diğer tıbbi uygulamaları gerçekleştirebilmektedirler. Onlar da terapi yapabilmektedirler. Her iki alan da kendini geliştirmeye çok açıktır. Ancak bu noktada psikologların psikiyatrlardan ayrıldığı bir alan daha karşımıza çıkmaktadır: Teori geliştirme, deneyleme, araştırma yapma ve literatüre yeni kavramlar kazandırma konusu psikologlar için oldukça hayati bir yerde durmaktadır. Bu farklılıklar çoğu kez yersiz tartışma ve çekişmelere sebep olmaktadır. Bazı psikologlar terapi yapma görevini, tüm psikoterapileri ve testleri kendi işleri olarak görerek psikiyatrları yetersiz ya da gereksiz bulabilmektedirler. Hatta ilaç tedavilerini de oldukça gereksiz ve hatta zararlı bulan bir kesim de bulunmaktadır.

Kimi psikiyatrlar ise hem ilaç yazıp hem terapi yapabildikleri için alandaki psikologları görmezden gelmekte ve hatta onlara gerek olmadığını düşünmekte, psikologlarla çalışmayı reddetmektedirler. Ancak böyle bir şey düşünülemez. Psikologla psikiyatr birbirlerine destek olacak işler yapmak için ayrılmaktadırlar. Psikologun eğitimi ve literatür bilgisi, psikiyatrın tıbbi tedavisine ve psikoterapi uygulamalarına destek çıkmalı, psikiyatrın yöntemleri de psikoloğun içinde olduğu süreci kolaylaştırmalıdır. Maalesef ülkemizde bu türden bir anlayış, alanda çalışan profesyoneller arasında bile şekillenememiştir.

Televizyonlarda psikiyatrların titri psikolog olarak lanse edilmekte, bu bilgisizlik de tüm düzeltmelerin öfke ve usanmışlık içinde yapılmasına sebep olmaktadır. Bu türden çekişmelerle, mesleki hayatı henüz başlamadan karşılaşmış bir psikolog olarak, en başta bu ikisi arasındaki ayrımı yapabilen nadir insanlardan biri olarak, aynı ayrımı yapabilen nadir ve yüksek vasıflı psikiyatrlarla çalışma fırsatını bulmuş olmayı çok değerli bir şans olarak adletmekte bir sakınca görmüyorum.

Çoğumuzun tanıdığı ve hatta saygı duyduğu isimler, iki disiplin arasındaki farkı işbirliğine yönelik değil de; dışlamaya yönelik olarak kullanmaktayken, bunu söylemiş olmakta da, bir psikolog olarak çok haksız da sayılmam. Ruh sağlığı alanında, gereken ahenk ve terbiye ile en önemlisi kuvvetli bir bilgi donanımıyla, dürüstlük ve etik ilkelere bağlılıkla çalışan, kuruluşunda bizzat yer almaktan gurur duyduğum bu oluşum diğerlerinden sıyrılmakta fazla gecikmeyecektir, bundan eminim.
Psk. Rana Çepelioğullar